ROLLS-ROYCE, HAVACILIK TARİHİNİN EN GÜÇLÜ HİBRİT-ELEKTRİK TAHRİK SİSTEMİNİN TESTİNE BAŞLADI

Rolls-Royce, havacılık tarihinin en güçlü hibrit-elektrikli uçak güç ve tahrik sisteminin ilk bileşenlerini kısa süre önce yenilenen bir tesisinde test etmeye başladı.

Söz konusu testler, gelecekteki bölgesel uçaklar için yürütülen 2,5 megawatt (MW) Güç Üretim Sistemi 1 (PGS1) test programının bir parçası niteliğinde olacak.

AE2100 motor bileşeni ve bir sistem entegrasyon jeneratörü tarafından desteklenen kontrol ve termal yönetim sisteminin testleri İngiltere’nin Bristol kentindeki bulunan Rolls-Royce’un  sınama tesisi Testbed 108’de gerçekleştiriliyor.

Norveç’in Trondheim kentindeki Rolls-Royce tesisindeki testleri tamamlanmak üzere olan tam işlevsel bir jeneratör ve 3 bin voltluk bir güç elektroniği sistemi de, bu yıl içinde PGS1 sistem testine başlanmak üzere bir araya getirilecek. Bu jeneratör, hibrit-elektrikli tahrik sistemlerinde veya daha büyük uçaklarda “daha  elektriki” bir sistemin parçası olarak kullanılabilecek.

PGS1 sistemi, yenilikçi elektriksel güç ve tahrik sistemleri geliştirme, gaz türbini performansını iyileştirme ve Sürdürülebilir Havacılık Yakıtlarının kullanımını teşvik etmeyi içeren Rolls-Royce sürdürülebilirlik stratejisinin önemli bir unsurunu oluşturuyor.

Konuyla ilgili açıklama yapan Rolls-Royce Havacılık Teknolojisi ve Geleceğin Programları Direktörü Alan Newby, “PGS1, Rolls-Royce için önemli bir kilometre taşı. Havacılık dünyasında gerçekten çığır açacak bir sistemi bir araya getiriyoruz. COVID-19 sonrası dünyada insanların birbirleriyle temas içinde olmayı isteyeceğine ancak bunu daha sürdürülebilir bir şekilde gerçekleştirmenin yollarını arayacağına inanıyoruz. Elektrifikasyon, kısa mesafe uçuş yapan uçaklara güç sağlamak üzere dünyaya yeni bir bakış açısı getiriyor. Rolls-Royce olarak biz bu teknolojinin öncülerinden olmaktan gurur duyuyoruz” dedi.

Newby, sözlerine şöyle devam etti: “PGS1 testlerimiz, bu yeni nesil hibrit-elektrikli tahrik sisteminin neler sunabileceğini görmemiz için bize yol gösterecek. Örneğin, jeneratörümüz yaklaşık 40 cm çapında ve 60 cm yüksekliğindeki bir silindir boyutunda. Ancak buna rağmen 2 bin 500 kadar eve güç sağlamaya ve bunu kesintisiz olarak gerçekleştirmeye yetecek miktarda elektrik üretmesi gerekiyor. Bu testler sayesinde bunun fiziksel ve teknik olarak mümkün olup olmadığını öğreneceğiz.”

Yer testleri tamamlandığında ise PGS1, megawatt büyüklüğünde güç gerektiren geleceğin hibrit uçak programları için bir teknoloji temeli sağlayacak.

Hem Testbed 108 hem de PGS1, Birleşik Krallık Havacılık ve Uzay Teknolojisi Enstitüsü’nün MegaFlight projesi tarafından destekleniyor. 2.5MW’lık elektrik jeneratörünin Trondheim kentindeki motor ve güç elektroniği tasarımı, yapımı ve testlerinin desteği ise Avrupa Birliği Clean Sky 2 programı tarafından sağlanıyor.

Testbed 108’in, bir dizi ikonik hava aracı motoruyla geçmişten gelen bağlantıları bulunuyor. Bunların arasında şunlar yer alıyor:

  • 1960/1970’lerde – Bristol Beaufighter, Bristol Brabazon ve Hawker Sea Fury uçaklarına güç veren Hercules ve Centaurus motorları. Concorde süpersonik jet uçağına ve Avro Vulcan’a güç veren Olympus motoru.
  • 1970/1980’lerde – Harrier ve Tornado’ya güç veren Pegasus ve RB199 motorları.
  • 1990’larda – Kraliyet Donanması’nın Merlin ve Hava İndirme Birlikleri’nin Apache helikopterleri ile Lynx helikopterlerine güç veren Gem ve RTM322.

2008’den itibaren bir depolama alanı olarak kullanılan tesisi ise, hibrit-elektrikli sistem testlerine uygun hâle getirilmesi için tamamen yenilendi.

Bunları da beğenebilirsin